NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
مَالِكُ بْنُ
أَنَسٍ عَنْ
ابْنِ شِهَابٍ
عَنْ
عُرْوَةَ
عَنْ
عَائِشَةَ
أَنَّ
أَصْحَابَ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الَّذِينَ
كَانُوا مَعَهُ
لَمْ
يَطُوفُوا
حَتَّى
رَمَوْا الْجَمْرَةَ
Âişe (r.anM)'dan rivayet
olunduğuna göre,
Veda Haccında Resulullah
(S.A.V.)'ın yanında bulunan ashabı, (Akabe'deki) cemreye (taş) atıncaya kadar
(gerek hac gerekse umre için) tavaf etmezlerdi.
İzah:
bk. Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, V, 106.
Bilindiği gibi Minâ'da
birbirine birer ok atımı uzaklıkta üç
taş kümesi (Cemre) vardır. Bunlara:
a. Akabe Cemresi
(Cemretu'l-Akabe),
b. Orta Cemre
(el-Cemrtfu'l-vustâ),
c. Küçük Cemre
(el-Cemretu'1-ulâ)
Metinde geçen
"cemreye (taş) atıncaya kadar" sözüyle "Akabe cemresine taş
atıncaya kadar" denilmek istenmiştir.
Bu hadis-i şerifin
zahirinden Veda Haccında Resûl-i Ekrem ile yanında bulunan ashabının birinci
bayram günü Akabe cemresine taşları atıncaya kadar ziyaret tavafını
yapmadıkları ifâde ediliyor.
Bilindiği gibi yedi
çeşit tavaf vardır:
a. Kudüm tavafı:
Mekke'ye geliş tavafı demektir. İfrâd veya kıran haccı yapan afakîlerin ilk
defa yapacakları tavaftır. Temettü' haccı yapacak olanlar ile mîkât sınırları
içinde bulunanlar kudüm tavafı yapmazlar.
b. Ziyaret tavafı: Buna
"İfâza" tavafı da denir. Hacda farz olan tavaf budur. Arafat
vakfesinden sonra yapılır.
c. Veda tavafı:
"Sader tavafı"da denilir. Mîkat sınırları dışından gelen hacıların
hacdan-sonra Mekke'den ayrılırken yaptıkları tavaftır.
d. Umre tavafı: Sadece
umre yapmak üzere Mekke'ye gelenler ile temettü veya kıran haccı yapanların
Mekke'ye geldiklerinde ilk yapacakları tavaftır. Bu tavaftan sonra umrenin
sa'yi yapılacağından bu tavafta iztıbâ ve remel de yapılır.
e. Nezir tavafı: Her
hangi bir sebeble tavaf etmeyi adayan kimsenin bu tavafı yapması vâcib olur.
f. Tehiyyetü'l-Mescid
tavafı: Tahiyyetü'l-Mescid namazı yerine, Mescid-i Haram'a her namaza gidişinde
hurmeten ve mescidi selâmlamak için yapılan nafile bir tavaftır.
g. Nafile lavaf:
Mekke'de bulunulan süre içerisinde hacla ilgili olarak yapılması gereken
tavaflar dışında fırsat buldukça ve arzu ettikçe yapılan tavaflardır.
Metinde sözkonusu
edilen tavaflardan maksadın hangi tavaf olduğu lemâ arasında ihtilaflıdır.
Esasen bu hadis-i şerif Veda Haccında Resul-i Ekrem'in yanında bulunan J4z-
Âişe ve diğer sahâbîlerin bu konudaki rivayetlerine aykırıdır. Çünkü sözü
geçen rivayetlerde "Resul-i Ekrem (S.A.V.)'in Mekke'ye girer girmez Beyt'i
tavaf edip Safa ile Merve arasında sa'y yaptığı beraberinde bulunan ashabdan
yanında kurbanlık bulunanların hem Beyt'i tavaf ettikleri, hem de Safa ile
Merve arasında sa'y yaptıkları fakat ihramdan çıkmadıkları; yanında kurbanlık
bulunmayanlarınsa, aynı şekilde hem Beyt'i tavaf ettikleri hem de Safa ile
Merve arasında koştukları ve ihramdan çıktıkları" ifâde ediliyor.[Bu
rivayetler için bk. 1781, 1783, 1788, 1788, 1789, 1792 no'lu hadis-i şerifler.]
Öyleyse konumuzu teşkil
eden bu hadisi te'vil etmek ve bu konudaki diğer rivayetlerle arasını
uzlaştırmak gerekir. Bu te'vil şu şekillerde yapılabilir.
a. Veda Haccında
Resul-i Ekrem'in yanında bulunan ve yanlarında kurbanlık bulunmayan sahâbîler
Akabe Cemresine taşlan atıncaya kadar ziyaret tavafını yapmadılar.
b. Veda tavafında Resul-i
Ekrem'in yanında bulunan ve yanlarında kurbanlık bulunan ashab-ı kiram, Akabe
Cemresine taşları atıncaya kadar ihramdan çıkmamak maksadıyla tavaf yapmadılar.
Ancak Akabe Cemresini taşladıktan sonra ifaza (ziyaret) tavafını yapıp
ihramdan çıktılar.
c. Veda tavafında
Resûl-i Ekrem'in yanında blunan ashâb-ı kiramın hiçbirisinin yanında kurbanlık
yoktu. Hacc-i kıran yaptılar ve ihramdan Akabe Cemresini taşjayıncaya kadar
çıkmamak amacıyla herhangi bir tavaf yapmadılar veya Akabe Cemresini
taşlaymcaya kadar ziyaret (ifaza) tavafım yapmadılar.
d. Buradaki tavafın
"sa'y" anlamında kullanılmış olması da mümkündür. Bu ihtimâl
yanlarında kurbanlık bulunmayan sahâbîler için söz konusudur. Çünkü onların
hacdan önceki yaptıkları sa'y umre sa'yidir. Hacla ilgili sa'ylerini ise, Akabe
Cemresini taşladıktan sonra yapmışlardır. Dördüncü ihtimâle göre, sözü geçen
uygulamada bulunanlar temettü haccı yapan ashâb-ı kirâmdır.